Eğitim Koordinatörümüz Pınar Öğretmen. Aybebe’nin öğretmenlerini anlatmak da çok zorlanıyorum. İşte biri daha aklıma geldi. Pınar Öğretmen…
Sabrın ve merhametin gülen yüzüdür Pınar Öğretmen. Gülen yüzü gerçek anlamıyla kullanıyorum. Hani bir sloganımız vardır ya: “Güleryüz ve sevgide güneş gibiyiz, aydınlatır ve ısıtırız.” Sloganımıza can veren öğretmenlerimizdendir. Yüzme bilmese de detaya girer; ama boğulmaz. Merak ettiğini öğrenir, azmi vardır. Bu azmi, azim kelimesinden gelir ha, Cuma namazından gelmez, bilinsin istedim.
Kendisinin fikrî takibi vardır, taktı mı takar, çözünceye kadar, sonuna kadar gider. Bir çok konuda fikri vardır ve paylaşmayı sever. Çocuğu iskelet halinde alır, yıl boyunca bir güzel giydirir. Gelecekte çocuğa lazım olacak bütün değerler ve erdemlerle süsler. Değme modacılar giydirilen bu elbise karşısında elmalarını soyarken ellerini keser de farkında olmazlar. Veli bile tanıyamaz çocuğunu. Ispanak yemeyen çocuk, ıspanaklı böreği ekmek arası yer. İşte buna en önemli örneklerden biri de Özgürümüzdür. Özgür’ün özgürlüğünü elinden almak mümkün müydü! Mümkünü bize Pınar Öğretmen gösterdi. Özgür’ün “Babaaaa babaaa!” diye bir bağırması vardı, okulun önünden geçen herkes, burada adam mı kesiyorlar diye, sesin geldiği yere bakarlardı da bu ses Pınar Öğretmen’e Türkiye de aranılan “O ses” gibi gelirdi.
İflah olmaz takipçileri vardır Pınar Öğretmenin. Oradaydım programını izleyeniniz var mıdır bilmiyorum. Bir Zehramız vardı “Oradaydım” dedi. Kardeşim de orada olsun, Pınar öğretmenin sınıfında olsun dedi. “Pııınar nerede, biz oradayız!” İki yıldır takipte Mehmet Akif. Gelişim alanlarını bilir misin diye sordular bana, ben de, bilmiyorum dedim, Pınar Öğretmenin sınıfından mezun olanlara bak, bütün alanları, bütün yarıçapları, kareköküne kadar görürsün dediler.
Ah bir de oyunları sever Pınar Öğretmen. Çocuklar mı eğlenir kendisi mi bilmeyiz. İçindeki bütün çocuklar da oyuna katılır, oyun esnasında on iki kişi, olur sana on beş kişi.
Sabrı da dillere destan, cümlelere şiirdir. Bilir sabrettikçe yalnız olmadığını. O zaman büyür de büyür Pınar, gözümüzde çağlayan olur. O sabrettikçe küçülür de küçülür gözünde bütün sorunlar.
Bir zaman en küçük yaşlarımıza girmişti. Kendini o kadar vermişti ki onlara, alana kadar canımız çıktı. Arzu öğretmenim baktı ki Pınar Öğretmen kendini çok paralıyor, yaralıyor, yanmış kireç gibi sönüyor, dedi: “Sen gel şu en büyüklere bakiim, sen bize bu yıl değil her yıl lazımsın; bize bir tek sen değil, bir çok sen lazımsın!” dedi. Deyiş o deyiş, patladı gitti Pınar Öğretmen…
Allah eksikliğini vermesin!