Ne zamandır Aybebe’nin öğretmenlerini yazmak istiyorum. Ama öğretmenlerin etkinliklerinden fırsat bulamıyoruz ki. Öğretmenim sana bir şey soracaktım, hocam hemen geliyorum, şu etkinliği bir bitireyim. Gidiş o gidiş, ne etkinlikler bitti, ne de giden öğretmen geldi. Ben de oturur kendim yazarım, dedim.
Aklıma ilk gelen Meral Öğretmen oldu. Diğerleri de yolda… Geldikçe yazacağız hani. Bu öğretmenimizin bir iş görüşmesi vardı, vallaha dillere destan. Bir heyecan, bir heyecan. Gitti müdürün masasına oturdu. Zaten bir heyecan avcısı olan sayın kurucumuz, direk sordu: “Öğretmenim söyle, ne kadar maaş istiyorsun?” “Şu kadar.” “Tamam öğretmenim pazartesi gel başla.” “Ne yani işe alındım mı?” “Tabii ki…” O gün bu gündür. Bugün o gündür. Fark etmiyor yani Meral Öğretmen’e her gün ilk günkü o gündür. Aynı Heyecan, aynı merak…
Sabahtan akşama kadar okulda, akşamdan gece yarılarına kadar araştırmada. Hafta sonları da seminer lafını duymasın, ilk sorusu saat kaçtaymış oluyor. “Nasıl olur da yarın çocuklarıma faydalı olabilecek bir farklı etkinlik bulurum.” diye fellik fellik aramada. “Şu etkinliği yaparsam, şu deneyi yaparsam çocuklar sıkılmaz, ay bu çok farklıymış, heyacanlandım şimdi. Yarın uyguladığımda kimbilir ne kadar sevineceklerdir çocuklarım.” Yarın oldu sınıfa bir girdim, aman allahım, -avrupalılar bu durumda “O May Gat” diyorlar- sarı sarı yapraklar sınıfın her tarafını sarmışlar. Mustafa’nın bir koşuşu var, bütün yapraklar ayakkabısının tamponundan etrafa uçuşuyor. Yine bir gün girdim, örümcek ağları sarmış her yanı, aralarından çocuklar geçiyor. Başka gün koyunlar yalaklarda su içiyor. Yıldızlar duvarlarda parıldıyor, kelebekler kızlarımızın saçlarına konmuşlar. Deneye deneye de bir hal olmuşlar. Bütün tebessümler Meral Öğretmenimizin yüzünde. (İnanmıyor musunuz? O zaman 5 Yaş Bilginler Meral Sınıfı albümlerine göz gezdirmelisiniz.)