Yaptığı işe yüreğini katan insanlar her zaman makbuldür. Ortaya yürek konuluyorsa, elde edilen sonuç da aynı şekilde samimi, aynı şekilde içten oluyor. Son toplantımızda dikkatimi çekmişti. Tek tek öğrencilerinin durumlarını değerlendirirken öğretmenimiz, çocuklardaki değişimi ve gelişimi öylesine heyecanlı, öylesine huzurlu anlatıyordu ki, gözleri dolu dolu oluyordu. Üstelik bizimkini de dolduruyordu. (bkz. 1) Mutluluk gözyaşı, yaptığı işin karşılığını görmek, böyle bir şey midir? Evet, böyle bir şeydir. Nerden mi biliyoruz, kendimizden biliyoruz. Hazreti Ali de öyle diyor: “Gönül, kendine benzeyen gönüle akar.” Dolayısıyla da herkes kendine benzeyeni ararmış. İşte aynen öyle. Aynı duygular ve aynı heyecanı paylaşanlarla çalışmak gerçekten güzel. Aybebe farkı, böyle bir şey.
Güleryüz, şefkat ve tatlı dil haddeden geçmiş ve Hülya Öğretmenimize yâl ü bâl olmuştur. Hülya Öğretmenimiz değerler öğretmenimizdir. Güzeli, iyiyi, doğruyu, erdemli olmayı onun dilinden öğreniyoruz. Hülya Öğretmenimiz çocukları anne gibi öylesine sardı, öylesine kucakladı ki şimdi bütün öğrencileri birer Hülya Öğretmen oldu. “Hepimiz Hülya Öğretmeniz” diyorlarmış. Bunu ben söylemiyorum, çocuklarımızın anneleri söylüyor. Anneler dedik de öğretmenimizin annelerle iletişimi de güzeldir. Çocuklarıyla neyi nasıl yaşamışsa paylaşıyor. Paylaşmak güzeldir, çünkü paylaşınca tereddüt kalmıyor, kaygı kalmıyor, merak kalmıyor. Annemiz biliyor ki her şey Aybebe’da tastamam yerine getiriliyor.
“Kanadı kırık kuş merhamet ister.” der Sezai Karakoç ölümsüz şiiri Mona Roza’da. Çocuklara merhametli davranmak ayrı şey, onlara merhameti öğretmek ayrı şey. Gerçi davranışlar en büyük öğretmendir, hal dilinin elbetteki farkındayız; ama bir de söylemek gerekir, öğretmek gerekir ki işte bunu söyleyen, öğreten kal diline döken Hülya öğretmenimizdir. Tek kanatla kuş uçar mı, uçmaz. İşte çocuklarımızı erdemin en üst burçlarına kanatlandıran Hülya öğretmenimizdir. “Ahlak burcundan, sevgi burcuna; doğruluk burcundan, sabır burcuna; yay burcundan, ay burcuna; gökteki yıldızların ucuna, ‘illâ edep, illâ edep’ yazacağız.” der öğretmenimiz. İyi de der. Değersiz bir insan olmamak, kayda değer olmak için, Hülya öğretmenimin tedrisinden geçmek gerekiyor.
Çağın gerektirdiği şekilde değerler kazandırabilmek için çocuklara, süregelen klasik anlayışın dışına çıkmanız gerek. Yok öyle elinde bir çubuk, oturduğun yerden en arkadakine fiziksel olarak ulaşmak. Ona kalben ulaşmak; ya da daha mühimi onun kalbini yanınıza getirmek. İşte Hülya Öğretmenim öyledir. Bütün kalpler öğretmenimin kalbindedir. O minicik kalplere ulaşmak, o minicik kalp frekanslarını yakalamakla mümkündür ancak. Tabiiki Hülya öğretmenim de okulumuza ilk geldiğinde frekans yakalayabilmek için çeşitli dalga boylarında, ve doğal olarak arda boylarında da dolaşmadı değil. Ama istediği ferakansı buldu sonunda. Şimdi güzel sesler, şimdi özel sesler kulağında. “Arda boylarına ben kendim gittim/ Ah anneciğim, ah anneciğim!”
Baharla birlikte taç törenlerimiz oldu. Taç töreni de nedir mi? İşte bunu, “İlle de ben çocuklarımı taçlandıracağım, hele bir bahar gelsin, hele bir kır çiçekleri çıksın ne taçlar öreceğim ben kuzucuklarıma, paşalarıma. O taçlarla karşılanacaklar huzurda.” diyen Hülya öğretmenime soracaksınız. Öyle taçlar ördü ki çocuklarımıza ebedi taçlar… Ebedî mutlulukla ilgili taçlar.
Pek bir sevgi yumağıdır Hülya Öğretmenimiz. Merhamet ve şefkat onda erimiştir. Yüzünden tebessümünü hiç eksik olmaz. Sözlerini ölçüp, biçip söyler, kalp kırmaktan, insanları incitmekten korkar. “İncinse de incinmez” demeyeceğim tabii ki, tıpkı o da bizim gibi henüz o kadar ermiş değildir.
“Öğretmenim, beni derse ne zaman alacaksın, ya da bizim dersimize ne zaman geleceksin?” diye seslenmeler duyarsanız sınıflardan, biliniz ki o sınıfın kapısından Hülya Öğretmenimiz geçiyordur. Özlenir Hülya Öğretmen.
Hülya Keleş Öğretmenimizle daha nice yıllar birlikte çalışmayı çok isteriz.
1.-Bizleri mutluluktan ağlattın ya, mutluluğuna bizleri de ortak ettin ya Hülya Öğretmenim! Allah da seni hep mutlu etsin. Bütün gözyaşların böyle güzel şeyler için aksın, sel olsun da ahirette sana şefaatçi olsunlar. Elhak, desinler ki, “Bu gözyaşları Ey Rabbim, Senin de hoşnut olduğun bu güzel insanların çocukluklarında iyi terbiyeleri için akmıştır.”