Prensiplidir Rabia Öğretmen ve de mütevazı. Yaptığı çok özel incelikleri dahi enaniyetle sunmaz. Paylaşımcıdır. İnsan ilişkilerinde ince düşüncelidir. Ayrıntılara önem verir. Rakiktir. Çabuk kırılır. Bazen anlaşılmadığını düşünür, dokunsan ağlayacak gibidir. Dakiktir. Ne, ne zaman yapılacaksa; o, o zaman yapılır.

Rabia Öğretmen sınıfında bir başkadır. Çocuklarının sevinç çığlıklarını duyarım odamda. Sevinç çığlıkları attırmak oluşturulan heyecanla ilgilidir. Merak varsa heyecan da vardır. Sıradanlıktan öte öğrencilerde merak uyandırmak her öğretmenin en temel vasfı olmalıdır. Bu vasıf Rabia Öğretmenimin omuzlarında yıldızlar gibi parlamaktadır.

Beş yıl önce bizde çalışmaya başladığında biz ona Rabia Öğretmenim diye seslenirdik. Geçenlerde bir mesele oldu, “Bunu olsa olsa Rabia Öğretmen halledebilir.” dediler. Biraz duraksadım. “Bizde Rabia diye biri çalışıyor muydu ya?” Güldüler. Biraz düşününce “Hay Allah, şu bizim Elif Rana’nın annesinden mi bahsediyorsunuz?” dedim. Elif Rana’dan sonra aile kavramı öğretmenimizce daha bir değerli oldu. Bakarsanız aile’nin kendisine, a’nın yanındaki i ve l sesi, sanki bir evin çatısı gibi durur. Bir çatı altında aile olmak, Allah’ın bir mucizesidir.

Rabia Öğretmen öğrenmeyi seviyor. Öğrendiklerini öğretmeyi de. Hele bir de öğrettiklerinin uygulandığını görüyorsa değmeyin keyfine. Öğretirken öğrenen, öğretmendir. Ders esnasında öğrenme antenleriniz açıksa, çocuklardan öyle bir geri dönüt alırsınız ki; ya karar verirsiniz hep aynı şekilde ders anlatmaya, ya da karar verirsiniz anlattığınız yöntemi değiştirmeye.

Rabia Öğretmen de herkesler gibi olumsuz eleştiriden etkilenir. Ama ben, olumsuz eleştirinin yapıcı mı yıkıcı mı olduğunu anlamaya çalışırım. Yapıcı eleştiriler her zaman başım gözüm üstünedir. Boynumuzdaki akrebin varlığını haber verene ancak teşekkür edilir. Yıkıcı eleştiriler mi? Kapı pencere niçin var? Kov gitsin aleminden. Meşhurdur: “Engeller aşılmak içindir. Takılmak için değil.”

Huzur bulduğu her yer onun memleketidir. Yanındaysa Elif Rana ve dahi Mustafa Başaran, fizanda bile yaşar. Felsefesidir: “Farklı olmaya gerek yok. Başkası olmak seni sen etmez. Kendin ol yeter.” Herkesleri de böyle görmek ister.

İyi bir dosttur Rabia Öğretmen. Mezara kadar dost olmaya ahdettikleri vardır. Kankası Derya Öğretmen bunlardan biridir.

Mezun öğrencilerinin onu arayıp sorması ve hatta çat kapı ziyaret edilmesi en büyük dileğidir. Anlatılanlardan biliyorum, bu dileği hep karşılık buluyor. Okula kayıt için gelen velilere sınıfları gezdiririz zaman zaman. Hiç unutmam. Bir keresinde bir veli adayımız Rabia öğretmenimizin sınıfını gördüğünde “Bu sınıfta anne eli değmiş gibi bir hal var.” dedi. “Öyledir.” dedim. “Bu sınıfın öğretmeni bir annedir.” Hani her akşam çıkışta, güler yüzüyle kollarını açıp bana doğru koşan, kucağımda havalandırdığım, başımın üstünde fır döndürdüğüm Elif Ranamızın annesidir. Yıllardır dilinde taşıdığı “Elif dedim, be dedim/ Kız ben sana ne dedim” türküsünü şimdi cisimleşmiş bir şekilde kucağında taşıyor. Ve ben çok seviniyorum: Aybebe’nin öğretmenleri gittikçe anneleşiyor.

İyi ki varsınız Rabia Öğretmenim. Ve İyi ki bizimlesiniz. Biz istiyoruz ki sizinle hep var olalım. Elif’imiz hiç noktalanmasın. Noktalanıp da derdimiz çokçalanmasın