İlknur Öğretmen’le Aybebe’nin yolu 2007’de kesişti. En küçüklerimizle, en tepemizdeki sınıfta göreve başladı. O yıldan bu yıla Aybebe’nin yoluna eşlik eden iyi bir yoldaştır. Aybebe’nin güleryüz ve sevgi yolunda yürüyen, varlığından huzur duyduğumuz, her öğretmenimiz gibi dualarla sarıp sarmaladığımız, bizi biz yapan çok kıymetli bir öğretmenimizdir. Bulunduğu ortam kıymete biner. Kıymetin de, kısmetle olduğunun elbette ki farkındayız.

Sesini kılıktan kılığa sokar; bazen şen, bazen titrek, bazen hüzün doludur. O, çocukla çocuk. O, âbide-i şefkat. O, merhametin sinesi. Sevimli otoriterdir. Onun otoritesi yüreğinden gelir. Sevilerek itaat edilir. Otoritesini kahkahası bozar. Hazır cevaptır, esprilidir, estetik sahibidir. Ölçüleri vardır.

Çocukla çocuklaşır, onlarla aynı göz hizasından konuşmaya çalışır da boyu buna engel olur. Mecburen dizini kırar, çocuğun seviyesine iner. Çocukların çocukluğunu yaşamasından memnun olur da bir şey ister çocuklardan: “Çocukluğunuzdan bana da bırakın, ben de yaşayayım sizin çocukluğunuzu.”

İlknur Öğretmenin mahsus mahalli sınıfıdır. Tanımak için ceseden değil de ruhen sınıfında olmanız gerekir. Onu seyre daldığınızda tertemiz çocuksu bir ifade oluşur yüzünüzde. Cesetten sıyrılmak için de ermek gerek. İlknur Öğretmenim, velilerinin ruhunu her zaman sınıfında hissettiğine göre ya İlknur Öğretmenim ermiştir, ya da velileri. Erenlerin bağında olmak, her çocuğa nasip olmaz.

Örneklerin gözle görüleni, gösterilebileni makbuldür. Hani derler ya bazen, “Öğretmen doğulur, olunmaz.” Hayır. Öğretmen olunur. Tereddütler aşıldığında, olunmak istendiğinde “Son Yaprak” misali sabredildiğinde, olunur. Bu durumun canlı örneğidir İlknur Öğretmen.

Öğretmenlik öyle bir meslektir ki tereddütleri kaldırmıyor. Ya öğretmensindir, ya da değilsindir. Tereddüt, kabullenmeyi geciktiriyor. İlknur Öğretmen de ilk birkaç yılını tereddütle geçirdi. Sabretti. Sabrettik. Ne zaman ki seminer konusu olarak, “Peygamberimiz Çocuklara Nasıl Davranırdı?” Konusunu aldı, kitabını okudu, bize anlattı; işte o zaman tereddütler kayboldu. O, peygamber mesleğinin en güzel temsilcilerinden biri oldu. Şimdi farkına vardı ki, “Tereddüde mahal yok, ben öğretmen olmak için yaratılmışım.”

Çocukların kalp ritmini ayarlayabilen öğretmendir. Nabız yoklayan, nabız tutan. Atacak nabızları istediği kıvama getirinceye kadar nabız şerbeti içiren İlknur Öğretmendir. Bu arada nabza göre şerbet vardır da, bilir misiniz, bir de sabır şerbeti vardır, tarifi de kutsal kitabımızdadır. O şerbetten içenler, sabırla sabredip sabrı tavsiye ederler. Sabır şerbeti içmeyen bana göre öğretmen olmamalıdır. Aybebe’nin öğretmenleri sabırla şerbetlenmiştir, bilesiniz. Bizi Aybebe yapan, bir arada tutan en büyük değer, işte bu şerbetlenmedir. Fayansların arasına dökülen derz vardır ya, bizim oralarda ona şerbet de denir. Sabır şerbeti de tıpkı derz gibidir. Boşlukları doldurur, dayanma gücü verir ve kişileri birbirine bağlar.

Çok az da olsa çocuğunu yuvaya veren çalışan annelerin zaman zaman buhranları olur. Çocuğuyla ilgilenemediğini, çocuğunu yabancı ellere teslim ettiğini, ona bakamadığını, ona yetemediğini düşünür. Düşündükçe de zaman zaman çocuğun öğretmeninden bunun acısını çıkartır. Yapmadığı, hayalinden yapmak istediği her şeyi öğretmenden bekler. Ama bilmez ki kendisinin bir tek çocuğu vardır, öğretmenin bir çok. Böyle bir velisi olmuştu da öğretmenimizin, hafazanallah, az daha hem veliyi hem öğretmeni kaybediyorduk. Küçük adımlar büyük problemleri ortadan kaldırıyor. Bir adım, -güven adımını- anneye, bir adım -sabır adımını- öğretmene attırdık. Adımların ve iletişimin sıklaşmasını sağladık, sonunda hem aileyi hem öğretmeni kazandık.

Okulumuza bir telefon gelir. Kahraman Maraşlı bir beyefendi kendini tanıtır. Tanışma faslından sonra der ki “Ben okulunuzdan bir öğretmene talibim.” Şaşkınlıkla “Hangisine!” diye sorduğumuzda, “İlknur Öğretmen” der. Şaşkınlık yerini sükûnete bırakır. Salih Bey, “Ben kendisine sürpriz bir evlilik teklifi yapmak istiyorum, sizce de uygun mudur?” deyince, gerekli soruşturma yapılıp; kimdir, kimin nesidir öğrenilip işin ciddiyeti anlaşılınca “Mümkündür”denir. Ertesi gün güzel bir sürpriz oldu. Yüzükler sınıfta takıldı. Ama çocukları “Biz öğretmenimizi vermeyiz!” diye tutturdular. O günün akşamında Sait Amcası çocuklardan Ebubekir’e, “Nasıl, bugünkü sürprizi beğendin mi?” deyince, “O konuyu açma. O konuda hiç konuşmak istemiyorum.” diye tepkisini dile getirdi. Bu arada damat beyi de çok sevdim. Ne de olsa aynı liseden ve aynı üniversiteden mezunmuşuz.

Rizeli olan İlknur Öğretmen’e Sacide Öğretmenimizdeki misafirlikte Karadeniz mutfağının çeşitsizliğinden bahsedip, kendisine “Siz bir de Kahraman Maraş’ın yemeklerini görmelisiniz!” demiştik. İşte şimdi kahraman Maraş’ın yemekleriyle gerçek anlamda tanışma vakti geldi öğretmenimizin. İlk ziyaretimizde sömelek köftesi ve ekşili turşuyu İlknur Öğretmenimizin ellerinden tatmak istiyoruz.

İlknur Öğretmen bizim için numune-i imtisaldir. Ona benzeyen öğretmeni nerede görsek Aybebe’ye alırız. Bilen bilir, İlknur Öğretmenimizi. Bu yazı da bilmeyenlere selam olsun kavlinden yazdık.

Kahraman Maraş’ın müstakbel yeni gelinine, okulumuzun damadına mutlulukların tamamına birden sahip olmalarını ve bunun da bir ömür sürmesini diliyoruz. Birbirlerinde hayır bulmalarını diliyoruz. Allah yâr ve yardımcıları olsun diyoruz.

İlknur Öğretmen gibi Öğretmenler Aybebe’de olanda, bayram o bayram ola.